Kuvvet Yurdakul'un kiÅisel web sitesidir
İMDAT SERDAR ORTAÇ!
“Bu coÄrafyanın en iyisi benim”
Kim söylüyor bunu? Serdar Ortaç söylüyor. Nerede söylüyor? Ben tam Ånorkel marifetiyle su altının ıÅık oyunlarına, dipte yer deÄiÅtiren kum taneciklerinin bıraktıÄı izlere, yer yer ve zaman zaman görünüveren rengârenk balıklara hayran hayran bakarken, tam unutmuÅken suyun üstünü, yosunlara takılmıŠbir gazete sayfasında söylüyor. Deniz altında okuyorum röportajın baÅlıÄını. Sayın Ortaç bu cümleyi neye dayanarak kuruyor? Gayet basit. Çünkü en çok onun albümleri satıyor. Kim daha çok satarsa o en büyük! Röportajın yapıldıÄı tarih 8 Mayıs 2006. Sayın Ortaç’ın “Mesafe” adlı albümünün piyasalarda boy göstermesine daha iki gün var. Henüz albümü çıkmadan su altından basın yoluyla saÄlı sollu ortalarla kalemizde gol arıyor Ortaç. Sema Denker imzalı bir röportaj olarak, yosunlara takılmıŠdalgalanıyor bir haksızlık bayraÄı gibi. Nasıl olmuÅsa parçalanmamıŠbir Hürriyet Gazetesi sayfasında göz göze geliyoruz böylece. O beni görmüyor, gülümsüyor fotoÄraf halinde. Ben onu görüyorum, gülmüyorum ama. Aksine aÄlayacak gibiyim. Röportaja uzanıyorum. Beni o kısacık, o mutlu, o pervasız anımdan hoyratça koparan zalım kaderin ve piyasaların tecellisine boyun eÄerek alıyorum sayfayı yosunların arasından…
8 Mayıs 2006! Sayın Ortaç henüz çıkmamıŠalbümü “Mesafe”nin kendisini en büyüklükten alıp, ikinciliÄe düÅüreceÄini bilemezdi o tarihte. Zira MÜYAP’ın araÅtırmasına göre en büyük, Sayın Ortaç deÄil, 540.000 satıŠrakamına ulaÅarak 403.000’lik Ortaç’ı geride bırakan İsmail YK oldu! Aynı listeye göre en büyük beÅinci “TeÅekkür Ederim Allahım” adlı albümüyle ErtuÄrul ErkiÅi. En büyük altıncı ise “TeÅekkür Ederim Allahım 2” adlı albümüyle yine ErtuÄrul ErkiÅi oldular!
“Bu coÄrafyanın en iyisi benim.” BaÅlık bu. Ortaokulda bir coÄrafya öÄretmeni geliyor aklıma, sınıfın arka duvarında bir Türkiye haritasının önünde oturmakta olan öÄrenciye öÄretmeni soruyor: “Söyle bakalım Serdar bu coÄrafyanın en iyisi kim?” Haykırarak yanıtlıyor Serdar, “Benim öÄretmenim!” “Kim?”, “Benim!” “Bir daha söyle!” “Benim! Benim! Benim!” Haklı. En çok o kazanıyor. Herkesten, diyelim Fikret Kızılok'tan da, Münir Nurettin’den de, NeÅet ErtaÅ’tan da iyi müzisyene dönüÅüyor böylece. ÇaÄımızda son sözü cüzdan söylüyor. Paraya dönüÅtürülememiÅ baÅarı, baÅ aÄrısına yol açıyor!
Para ile baÅarı arasında birbirini var eden, birbirine yol açan kopmaz bir baÄ olduÄuna dair kesin inanıÅı, piyasa ekonomisi zerk etti beynimize. BaÅarılıysan para kazanırsın. KazanmıÅsan zaten baÅarılı olmuÅsun demektir! Bu sapık fikriyat, sanat tarihinde köÅe baÅı olmuÅ binlerce sanatçının yoksulluk içinde geçen hayat hikâyelerince çok fena dövülse de, piyasa itikatları gerekli pansumanı yapıyor her defasında. Bu inanıÅa göre diyelim Orhan Kemal, baÅarısız ve kötü bir yazardır. Ayda kırk lira ev kirasını ödeyemeyen, cebinde tramvay parası, mangalında kömür olmayan, Orhan Kemal "bir ara, kendini sigorta ettirip bir hususi'nin altına atmak, bu suretle sigortadan alınması mümkün parayı, evde her zamanki örtülerinin üzerine ne kadar battaniye, kilim varsa almıÅ, birbirlerine sokularak uyumaya çalıÅan karısına ve çocuklarına bırakmayı” düÅünebilecek kadar yoksuldur. (Bkz. “Önemli Not”, Everest Yayınları, Derleyen, IÅık ÖÄütçü) 12 Mart’ın zorlu günlerinde aranmakta olan Aziz Nesin, üstünde pijamasıyla damdan dama atlayarak kaçmaya çalıÅırken, cebinde beÅ kuruÅ yoktur. Van Gogh da iyi bir ressam deÄildir, hayatı boyunca tek bir resim satamamıÅtır. SaÄken hiçbir kitabı yayımlanmayan Kafka da kötü bir yazardır. 3 resmini bir ÅiÅe Åarapla deÄiÅ tokuÅ eden Fikret Mualla da kötüdür, Bir gece vakti kanalizasyon çukuruna düÅerek ölen ve cebinde 28 kuruÅ bulunan Orhan Veli de kötüdür. Hepsi fakir, sefil halk tabakasıdır bunların. “Ben yine hayatımı herkesten iyi yaÅıyorum. Her Åeyim var çünkü.” diyen Serdar Ortaç iyidir. BaÅarılıdır, güçlüdür, haklıdır ve daha bir sürü Åeydir. Sanat eseri dediÄin en azından plazma televizyona yol açmalıdır. En heyecanlı yerlerine reklam almayan hayatlar yaÅanmamıŠsayılmalı, mümkünse reankarnasyon umulmalıdır. ÇaÄımızda sponsorsuz aÅık olmak bile zordur iki gözüm!
“Yetenek iÅte. Benden iyi Åarkı çıkıyor. Bu albüm tutulacak mı diye bir korkum yok, çünkü çalıÅmalarımın tutulmaması imkansız”
Dikkat edilirse Sayın Ortaç çok terbiyeli bir insan, açık açık s.çsam seversiniz demiyor. Dese uyanıŠmı olur, skandal mı olur, ne olur kimse bilmiyor. Bizi tekmelemekten kendi kendilerine mi vazgeçecekler? Biz ne zaman öfkemize sahip çıkacaÄız? Her gün bir yakın arkadaÅa uÄrar gibi uÄradıÄımız bu kocaman tecavüzü ne zaman fark edeceÄiz, kimse bilmiyor. Sayın Ortaç, önümüzdeki albümünün çıkacaÄı o bedbaht günden itibaren, biz deniz kenarında balık ekmek yerken, turistik görünümlü bir vapur kılıÄında lokmamıza yeni Åarkılarıyla ne zaman eyleyecek kimse bilmiyor. Suyun altında, tam ıÅıkların türküsüne dalmıÅ, kendi nefesimizi dinlerken, tam unutmuÅken suyun üstünü, yosunlara takılmıŠbir gazete sayfasından yüreklerimize daha ne kadar pandik atılacak kimse bilmiyor.
“Åimdi gençlik giysi, saç, müzik, söz ve yaÅam kalitesi anlamında Avrupa’da gördüklerini görmek, duymak istiyor”
Elimde hamurlaÅmıŠbir gazete sayfası, kıyıya çıkıyorum. Kuruyorum tekrar ettikçe: Sondan baÅlayarak; beÅinci sırada, gençlik “YAÅAM KALİTESİ” anlamında” Avrupa’da gördüklerini görmek, duymak istiyor. Dördüncü sırada “SÖZ”ü görüyoruz. ÜçüncülüÄü ise MÜZİK alıyor. İlk üçte yer almayı baÅarıyor müzik! Geriye iki aday kalıyor; SAÇ ve GİYSİ! Bakalım saç mı giysi mi gençliÄin görmek istediÄi, duymak istediÄi, Avrupa'da görülen ve duyulan Åey olacak? Nefeslerin tutulduÄu an! Evet birinciyi açıklıyorum (trampet sesi) “GİYSİ!” Evet giysi! Gençlik en çok giysi anlamında Avrupa’da gördüklerini görmek, görmekle de yetinmeyip bir de duymak istiyor! GözyaÅları içinde tacını almaya geliyor giysilerimiz. AlkıÅlıyoruz … Böyle böyle deliriyoruz iÅte… Saç da ikinci oldu.
Kahramanımız karada karÅılaÅtıÄım bir röportajında da “Beni siz dinlemeseniz bile çocuklarınız dinleyecek” demiÅti. Önümüzdeki kuÅaÄın kaybedildiÄini Serdar Ortaç görüyor, herkes uyuyor. Sokaklarını yitirmiÅ, oyunlarını yitirmiÅ, arkadaÅlıklarını yitirmiÅ, algı hızının üstünde ses ve renk saldırısına maruz bırakılarak androitleÅtirilmiÅ, obezleÅtirilmiÅ, yalnızlaÅtırılmıŠnesiller kahramanlarını ekrandan seçiyor. O da “Bu coÄrafyanın en iyisi benim ” diyor haklı olarak. Nerede söylüyor? Ben tam su altının ıÅıklı türkülerine dalmıŠnefesimi dinlerken, tam zalım kaderin uygulamalarından uzaklaÅmıÅken, tam unutmuÅken suyun üstünü, o kısacık o mutlu, o pervasız anımda yakalandıÄım bir gazete sayfasında söylüyor. BayraÄı gibi kocaman bir haksızlıÄın, dalgalanıyor yosunların arasında…