Kuvvet Yurdakul'un kişisel web sitesidir
Ağaç ile müetahhit
Unutamadığımız ağaçlar var. Hayatımıza girmiş, kesilerek son verilmiş ağaçlar. Baltalı müteahhit işgalleri karşısında kocaman bir hüzünle içine gömülmüş, susturulmuş ağaçlar…
Ömrünün sonuna kadar ağaca çıkmayacak çocuklar doğuyor: Arka bahçeler ve ağaçlar turistikleşmeye başlıyor. Metrekareye düşen ağaca çıkmamış insan sayısı giderek artıyor. “Bu dal beni taşır mı?” diye düşünmüyor kimse. Dengeyi korumak ilişkiler söz konusu olduğunda gündeme geliyor. Bir ağacın üstünde saatler geçmiyor artık. Tırtıllarla karşılaşılmıyor. Yaprakların arasında gerçekleşen bu spor bitti. Kollarımız güçlenmiyor. Ağaca çıkmanın sağladığı güven duygusundan her gün biraz daha mahrum gidip dut alıyoruz manavdan. Dutun içinde kalsiyum, demir, B1, B2 ve C vitaminleri var...
Bir ağaç dünyaya ne kadar ağırlık verir de sanki bütün dünya ondan kurtulmak ister. Kesilen bir ağacın yol açtığı rahatlamanın psikoloji de bir adı var mıdır? Bu müteahhit işgalinin sonu gelmeyecek mi? Bize maziyi hatırlatan ne varsa yaktırıp yıktırmak zorunda mıyız?
Biz bir gün birilerine “bak burası benim doğduğum ev” diyebilecek miyiz? “Onu ilk burada gördüm” diyebileceğimiz bir köşebaşı hala duruyor mu? Yerinde mi? Bundan emin miyiz? Belki bir gün büyük adam olursak bu evde yaşadı diye plaket asacakları bir duvar kaldı mı?
Müteahhitler kovalıyor biz kaçıyoruz. Ardımızda yaşadığımız tek bir oda bırakmıyoruz. İzimiz yok. Uçuşan bir şeyleri andırıyoruz.
O ağaç kalemizdi o ağaç evimizdi o ağaç vitaminlerimiz o ağaç dutları bülbüllerle bölüşmemizdi göz açıp kapayıncaya kadar oldu, o evleri, arka bahçeleri, bütün ağaçları ve aziz hatıralarını birdenbire yağmaladılar. Tam dut olacakken birbirine bakakalan iki tomurcuk gibi bakakaldık dünyaya. Bir kamyonetin arkasına yüklediler bizi, kalan yerlerimize beton döktüler, bir daha büyemedik.
Sonra ağaçtan düşmedik. Yaralı dizlerimize üflemedi kimse. Bir ev fazlamız oldu. Yaşasın!
Dut istemiyor canımız.